Perşembe, Haziran 18, 2009

Duyguyu Söylemek

Yazıcığın ilham kaynağı bir dizideki bir sahne. Adamın sevdiği kadının bilinci yerinde değil, dört aylık da hamile. Adamın eski karısı yanında ve duymasa bile kadına onu sevdiğini söylemesini söylüyor. Adamsa “Sevdiğimi söylemek çok saçma, zaten biliyor, hissediyor” diyor. Ekliyor, “Sevdiğimi söylemeye çalışmak sevgimi ifade etmek için yeterli değil, kelimelerle ifade edildiğinde olduğundan çok daha az kalıyor”. Dizi ingilizce olduğu için replik tam böyle değildi. Benim aklımda kalanla çevirim bu.

Duyguları ifade etmek ve bunun yöntemleri konusunda kültürel farkların yanı sıra, yaş, cinsiyet ve duygunun çeşidi de oldukça etkili. Çoğu zaman nefretimizi, kızgınlıklarımızı ifade ederken ne kadar bol keseden dağıtıyorsak, iş sevgiye ve iltifata gelince bir o kadar cimri oluyoruz. “Söylememe, ifade etmeme gerek yok, hissettiriyorum.” Hissettirmenin önemini yadsıyamam, kimi zaman bir bakış, ufak bir hareket kelimelerin çok daha ötesine gidebiliyor. Yine de kimi durumlarda da insan duymak istiyor. Birçok durumda kişi hissettirdiğini zannediyor ama bu karşıdakinin hissettiği anlamına gelmiyor.

Özellikle yaş ilerledikçe ve sevdiğimiz insanlar yavaş yavaş hayatımızdan çıkıp gitmeye başladıkça, keşke duygularımı daha açık ve net ifade etseydim gibi pişmanlıklar başlıyor. Bu noktada insan biraz daha cömert ve açık davranmaya başlıyor sanırım çevresindekilere karşı. Her konuda olduğu gibi bunda da dengeyi bulmak önemli. Dile getirmenin aşırıya kaçtığı noktalarda sözcükler anlamlarını yitiriyor, içleri iyice boşalıyor. Etrafınızdaki kişilerin sevgisini hem hissedip hem duyduğunuz ve aynı şekilde hissettirip duyurduğunuz günler dileğiyle...

Hiç yorum yok: