Perşembe, Temmuz 16, 2009

Ketçap

Hayatımın uzun bir bölümünü doğduğum şehir olan Ankara'da geçirdim. 1998 senesine, yani 25 yaşına kadar ailemle aynı evde yaşadım, ki bu dönemin son yıllarında peder beyi kaybedip ablayı da tahsil için garp ülkelerine yolladığımız için annemle başbaşaydık. Sonra kiracının çıkmasını, ablamın bir süre sonra vatana dönüp evlenecek olmasını ve eve yerleşme olasılığını bahane edip ikinci evi bir daha kiraya vermeyelim diyerek tek başıma o eve çıktım. Yine de haftada iki üç gün annemde kalıyordum. Arada hemşire vatana döndü, evlenip başka yere yerleşti, ben de eve iyice kök saldım. 2001 senesinin başında bu sefer benim yurt dışında çıkacağım belli olunca ve tez yazma dönemi streslerini anne şefkati ile geçirmeye karar verince tekrar ana evine döndüm, benim ev (artık iyice benimsedim ya) kiraya verildi. Tez süreci uzayınca anne ile kalış süresi de planlananın üzerine çıktı. 2001'in Aralık ayında planlar gerçek oldu ve gurbet ellerde kendi ev maceralarım başladı. 2007 yazında vatana kesin dönüş yapınca "benim" evin içinde tadilat yaptırırken yaklaşık 7 ay yine annemle yaşadım.

Şimdi diyeceksiniz, ne anlatıyor bu böyle ve ketçap ne alaka. Efendim, yukarıdaki bütün gevezelik hayatımın oldukça hatrı sayılır bir kısmında annemle yaşadığımı size ispatlamak içindi. Şimdi olayı ketçapa da bağlayacağım. Geçen gün yazlığa gideceği için öncesinde anneme gittim, birlikte akşam yemeği yiyelim diye. Köfte yapmış bana sağolsun. Oturduk yemeğe başladık, ketçap ister misin dedi. Kafamı kaldırıp gözlerimi belerterek kendisine baktım. Hayatımın hiç bir döneminde ketçap yemedim, sevmedim. Ve hatta "ketçap ister misin kızım?", "anne, ben ne zaman ketçap yedim" muhabbetini en az 80 kere yapmışızdır, temiz. İnsan ister istemez bozuluyor yahu, kendi annesi bile bu tip detayları bilmeyince. Hayır öyle 5-6 kardeş de değiliz ki zor olsun aklında tutmak.

Biraz düşününce aslında her ailede böyle kendini tekrarlayan konuşmalar olduğunu görüyor insan. "Anne, ya niye zahmet ettin, üç günlüğüne geldin temizlikle uğraşma", "olsun yavrum ben seviyorum, uğraş oluyor hem", "Peki o zaman, koy yan cebime". Ya da "Kızım, yola çıkmadan baktın mı hava raporuna", "Baktım yağış varmış anne", "O zaman yanına şemsiye al", "aaa, ne kadar iyi fikir, ben daha önce neden düşünmedim ki hiç bunu". Sanırım bir çeşit oyun bu, bir çok durumda iki tarafın da tekrarlamasından garip bir haz aldığı. Bilmem, belki ben de ne kadar şikayet etsem de için için eğleniyorum her "anne ben ne zaman ketçap yedim ki" deyişimde.

Sağlıcakla kalınız...

4 yorum:

Şarküteri dedi ki...

Bizim de küçükken "yemeğin bitmeden tatlıya uzanma" muhabbeti vardı. Ayıptır söylemesi tatlı ve tuzluyu birbirine katmayı hep sevmişimdir. Annem lafı söylemekten bıksa da ben sofradaki tatlıya erken sortiler yapmaktan hiç bıkmadım. Ve büyüdükçe önemsizleşti galiba bu durum. Bir süre sonra tatlılar emrime amade oluverdi... Babamın yine küçükken yatmadan önce banttan verdiği iki soru cümlesi vardı: "Çişini yaptın mı?" "Suyunu içtin mi?" Artık ifade ettiği anlamın dışında bir nevi iyi geceler ritüeli olmuştu bizim ailede.

-İyi geceler baba.
-Çişini yaptın mı?
-Yaptım.
-Suyunu içtin mi?
-Hıı.
-E hadi allah rahatlık versin o zaman.
-Sana da.

Ama istisnasız her gece. Evde olmadığı zamanlar da telefonla :)

Şu anda dahi yastığa baş koyduğumda ağzım nemli, idrar kesem boş olmalı, yoksa mümkünü yok uyuyamam.

alpernatif dedi ki...

Ne kadar büyürsek büyüyelim
Hala çocuğuz gözlerinde

Ne zaman evine gitsem burnumdan içeri bir ton yemek sıkıştırmaya çalışır,sen şimdi açsındır diye
Yahu,40 yaşında adamım,ben bilmiyor muyum aç olup olmadığımı diyecek oluyorum
Boynunu büküp "sen benim çocuğumsun" diyor
Ne denir ?

Portia dedi ki...

Şarküteri:
Gerçekten de bütün ailelerin kendi ritüelleri oluşuyor zamanla. Herşey o kadar hızla değişiyor ki değişmeyen ufacık şeyler bazen insana huzur veriyor.

Alper:
Evet yaaa, bir de "açsındır" muhabbeti var di mi :) Bunun "üşüteceksin üzerine birşey al" versiyonu da var... Ah şu ebeveynler.

hbasak dedi ki...

Ben hala ergenlik hallerini aşamadım sanırım, haz alacağıma hala içten içe sinirleniyorum bu oyunlarda...Bu sabah bile kızdım gene ama bak neydi acaba mesele... aklıma gelmiyor iyi mi? "Kırmadan getir" "dökmeden götür" gibi uyarılar olabilir...Bir gün bana "şu bardağı ver", "tabağı uzat" dense adam yerine kondum sevinicem ama yok, kızdığımı bile bile "dökmeden", "kırmadan", "düşürmeden" uyarıları eklenir... O kadar mı sakarım ya?!