Cumartesi, Ağustos 22, 2009

Oyunlar

Bizim aile her türlü oyunu sever efendim. Okul öncesi yıllarımın çoğunu geçirdiğim babaanne evinde tık, basra, pişti gibi kart oyunlarını oynayarak büyüdüm. Sayıları iskambil kartlarından öğrenmiş biri olarak ısrarla kart üzerindeki şekilleri sayıp köşedeki rakamla eşleştirmenin ev veya çubuk çizip eşleştirmekten farklı olmadığını savunurum. Küçük yaşlarda başlayan merakım, 8-9 yaşlarından itibaren ailecek okey, king, bezik, tavla ve kutu oyunları oynayarak pekişti. Oyunların nesiller arasında köprüler kurmak için farklı bir yeri olduğuna inanırım. Yurtdışında yaşadığım yıllarda kültürler arasında da benzer bir etkisi olabileceğini gördüm.

Artık devir değişti. Üç dört kişiyi bir araya toplayıp oyun oynamak her zaman mümkün olmuyor, bilgisayarlar devreye giriyor. Geçtiğimiz günlerde ayfonuma okey tahta ve taşları ile ailecek oynadığımız bir oyunu yüklemiştim. Kartlarla oynanan ellibiri andıran, bizim kastet dediğimiz bir oyun. Meğer uluslararası jargonda romi diye de anılırmış. Elimin altında olunca arada sıkıldıkça oynayıp eski günleri yad etmeye başladım.

Dün gece annem ablamlarda kalmıştı. Bu öğlen hem onu alıp evine bırakmak hem de ablamla yeğenimi görmek için ben de uğradım. Bıcırık "Portia Teyzeeee, hadi telefonundan bana oyun öğret" diye yamacıma sokuldu, ben de romi'yi anlattım ona. Minicik parmakları ile dokunmatik ekranda taşları pıtır pıtır kaydırmayı hemen öğrendi, pek de hoşuna gitti. Sonra annemle annemin evine geldik. Bu sefer annem benim bilgisayarıma oyun yüklesene diye şımardı. Anneannesine bak torununu al. Zaten kasteti çok sever, aynı oyunun pc versiyonunu da ona yükledim. Kuralları tekrar ettim, arayüzü öğrettim. Keyifle oynamaya başladı.

Böylelikle hayatımda ilk defa aynı gün içerisinde hem 72 yaşındaki anneme hem de 7 yaşındaki yeğenime aynı oyunu öğretmiş oldum, hem de dijital ortamlarda. Hem komik geldi hem de ne hallere geldi dünya diye bir kere daha şaştım. Şimdi sırada gidip bir yerlerden okey seti alıp üç nesil bir arada karşılıklı oynamak var, benim çocukluğumdaki gibi. Yenilikleri eklerken hayata eski alışkanlıkları da muhafaza etmek lazım sanki...

Sağlıcakla kalınız.

3 yorum:

Şarküteri dedi ki...

Oyun kültürün iyiymiş portia. Benimki de bir o kadar kötüdür. Saydıklarından bir tek piştiyi biliyorum. Bir de ihale ve batak isimli oyunları bilirdim eskiden. Hepsi bu. Tavlayı üç yıl önce öğrendim ve üç yıl içinde unuttum. Okeyi biliyorum ama yavaş oynadığım için sevilmeyen bir oyuncuyum. Daha ben sana ne diyim portia :))

Bizimkiler geldiğinde (buraya)"okey" yükle diye tutturdular. Eve geldiğim çoğu gün, dönüşümlü olarak okey turnuvası yaparlarken buldum onları. Koskoca Bill Gates mayın tarlasının yanı sıra okeyi de ekleseymiş müşteri memnuniyetini yarı yarıya yakalarmış diyorum. Belki yarıdan da fazla:) Diğer yarısı da "hearts" oyunu. Devlet dairelerinin vazgeçilmezi :)

alpernatif dedi ki...

Bilgisayarda saklanbaç oynamaya çalışıyorum
Sonuç alınca bildiririm :))

Portia dedi ki...

şarküteri:
Devlet dairesi klasiklerinden bahsediyorsak solitaire'i nasıl atlarız! Babaannem de çok severdi o falı açmayı. Çıkmazsa da kıs kıs gülerek deste arasından kart çalardı :)

alper:
pısst, gördüm seni çık oradan. sobe :)