Pazar, Şubat 15, 2009

Ev Alma Ev Arkadaşı Al (1)

5 yıl 8 aylık yurtdışı hayatımın ilk 2 yıl 3 ayını üniversite tarafından postdocların, yani doktora sonrası araştırmacıların da kalmasına izin verilen evlerde, sonraki 2 yılını yaşlılar için tasarlanıp inşa edilen, bir aşamada herkese açılınca üniversite kampüsüne yakınlığı sebebiyle daha çok doktora öğrencileri ve araştırmacılar tarafından istila edilen bir apartman kompleksinde, son 1 yıl 5 ayını ise kampüse 15km kadar uzakta yeni kurulmuş olan bir şehirde güzelce bir apartman dairesinde geçirdim. Profesyonel bir taşınıcı oldum diyebilirim ama konu taşınma değil, en azından bu günlük. Bu konaklamalarda aradaki iki yıllık süreç haricinde devamlı ev arkadaşlarım oldu, konumuz onlar...

Yurtdışına ilk gittiğimde Ankara'da tek başıma yaşadığım evi kapatmış gitmiştim. "Bu yaştan sonra bir ev arkadaşı mı, hayatta olmaz..." diye burnum havalarda ev bakınırken, 60m2 tek odalı eski bir apartman dairesine 900 dolar vermek yerine üniversitenin hiç de fena olmayan iki odalı öğrenci evlerinde bir ev arkadaşı ile 470 dolar vererek yaşayabileceğimi öğrendim. Ev arkadaşı fikri bir anda çok cazip geldi. Aile ile aynı şehirde okumanın yan etkisi olarak yurt veya ev arkadaşı gibi tecrübelerden yoksun büyümüş biri için, bunu da denemek lazım hayatta diyerek Irvine'a varışımdan 7 gün sonra, 7 Aralık 2001 tarihinde (ki yaş tam 28 oluyor) yeni bir maceraya yelken açtım.

İlk ev arkadaşım Minako diye bir hatundu. Japon asıllı amerikalı, baba japon, ama kadın Amerika'da doğup büyümüş. Gözler haricinde japonlukla bir alakası yok. Benden bir-iki yaş büyüktü sanırım. Birlikte yaşamaya başladığımızda yeni evlenmişti ve doktora tezini toparlamakla uğraşıyordu. Kocası iki saat mesafede çalışıyor ve yaşıyordu. Tabii o zaman bu bana çok garip gelmişti ama daha sonra Amerika'nın iki ayrı yakasında yaşayıp çalışan çiftleri görünce bunun onlar için çok normal birşey olduğunu gördüm.

Minako ile ilk tanışmamız onun çalıştığı laboratuvarda oldu. Oda için size öneri yapıldıktan sonra potansiyel ev arkadaşları görüşüp tanışıyorlar, karşılıklı bir mülakat yapıyorlar. İki tarafın da kabul etmeme şansı var. Yalnız olayı sündürmemek için en fazla üç öneriyi geri çevirme hakkınız var. Kendisi zaten yıllardır o evde yaşıyordu ve ev arkadaşı mezun olduğu için bana önerilen oda boşalmıştı. Bizim mülakat biraz da benim çömezliğimden tek taraflı geçti. O hayat tarzını, şartlarını anlatıyor, ben de he he deyip geçiyordum. Biran evvel kendime ait, başımı sokacak bir çatı bulma endişesi içinde şart şurt görecek halim yoktu zaten. Ev düzeni, temizlik vs gibi konularda konuştuktan sonra, Minako kedisinden, kocasının iki haftada bir gelip haftasonu kalacağından bahsetti. O ilk mülakattan aklımda kalan bir diğer konu ise barda tanıştığım erkekleri ilk geceden eve getirmeme şartı oldu. Evet, bu beni en zorlayan şart oldu sanırım (töbe töbe).

Sonuçta kediyi bir kere bile görmedim, kocası da 7-8 ayda toplam 7-8 kere ya geldi ya gelmedi. Sonradan iyi arkadaş olup uzun gece muhabbetleri yaptığımız zamanların birinde dönem ortası olduğu için zaten pek alternatif gelmediğini beni de atlatabilirse dönemin kalanın hepsini evde tek başına geçireceği için olayı yokuşa sürmeye çalıştığını açıkça ifade etti. Bir diğer numarası da ilk taşındığım haftanın sonunda evde çılgınlar gibi temizlik yapmak olmuştu. Her hafta sırayla temizlik yapacağımız için, bana standart koymaya çalışıyormuş aklı sıra. Ne yalan diyeyim, ben de bunu sonraki ev arkadaşlarımda uyguladım sonra.

Minako ile yaşadığım 7-8 aylık süreçte o doktora tezini yazmakla uğraştığı için vaktinin çoğunu kocasının evinde geçirdi. Ancak deney yapması gerektiği zamanlar kampüste kalıyordu. Birlikte çok olmasa da uzun ve eğlenceli muhabbetler yaptık. Başlarda inatla benim gibi açık kumral, ela gözlü birine "you arabs..." diye başlayan cümleler kurarak sorular sormaya çalıştıysa da zamanla türklerin, arapların ve iranlıların aynı olmadığını anlatabildim ona. Ülkeden ve dilden bağımsız, hatunlar olarak kıl-tüy muhabbeti yaptık. Tam ailelerimizden, korkularımızdan, hedeflerimizden konuşur hale gelmiştik ki tezini bitirdi ve kocasının yanına taşındı. Taşındıktan sonra sadece bir kere telefonla konuştuk. Ne yazıştık, ne haberleştik. Doğrusu pek de aklıma gelmedi, gelmiyor... Nerededir, ne yapar çok merak etmiyorum açıkçası. O kadar yer etmemiş bende demek ki. Onun da beni düşündüğünü sanmam. Belki arada bir "Çatlak bir Türk ev arkadaşım olmuştu bir ara, uykuluyken benimle Türkçe konuşurdu" diyordur o kadar.

Bugünlük bu kadar yeter. Serinin ikinci kısmında Minako'dan sonra 1.5 sene kadar yaşadığım Meiying'i, çinli ev arkadaşımı anlatırım size. Sağlıcakla kalınız...

Hiç yorum yok: