Cuma, Nisan 03, 2009

Adım Portia, Ben Bağımlıyım

Gözümün önünde amerikan filmlerinin tipik "destek grupları" sahneleri canlanıyor ama bağımlılık bilgisayar ve internet olunca bunu da blog üzerinden yapmak durumu iyice perçinliyor. Önce sadece bilgisayar bağımlılığı olarak başladı. Yıl 94-95 olmalı. O zaman internet bağlantısı bu kadar yaygın değildi, bir tek okuldan erişirdim, iş için. Okul hesabından pine ile mesaj okuma ve bölünmüş siyah ekranda yurtdışındaki arkadaşlarla zar zor da olsa haberleşme şeklinde devam etti. Sonra anlayamadığım bir hızla anında mesajlaşma, görüntülü-sesli konuşma, gazeteler, bilimsel yayınlar derken hayatımın büyük bir parçası haline geldi.

Son 8-9 senede dizüstü bilgisayarımdan ayrı geçirdiğim en uzun süre kamp yapmaya gittiğim beş gün. Bütün gün fazlasıyla "çevirimiçi" olmam yetmiyormuş gibi eve gelince ilk iş bilgisayarı açmak oluyor. Aktif olarak kullanmam şart değil, o orada dursun ve ihtiyacım olduğu anda, ki bu ihtiyaç olma durumu ayrı bir muamma, bir şeyleri tarayabileceğimi bileyim.

Konu nereden çıktı derseniz, pazar günü 3 günlük bir tatile çıkıyorum. Tekne ile açılacağız söylemesi ayıp. Büyük iç çatışmalarım sonrasında yine dizüstü bilgisayarımı yanıma almaya karar verdim. Tabii ki çok geçerli nedenlerim var. Oradan bir bilimsel kongreye gideceğim. Benim sunumumun olmaması çok acil bir şekilde bilgisayarıma ihtiyacım olabileceği ve yanımda olmazsa dünyanın sonunun geleceği gerçeğini değiştirmiyor.

Adım Portia, bilgisayar ve internet bağımlısıyım...

4 yorum:

Oya dedi ki...

melaba :)
dedim ki benim bloga portia deyü bir bılogır girmiş,
kimmiş, neymiş, kimin nesiymiş deyü bir bakayım dedim,
pek keyiflendim :)

bu bağımlılık durumu çok feci..
benim de birkaç bağımlılığım var..
bir de tabi bağımlılık yaptıklarım var :) ehi ama tabi bu konu dışı..

ama zaten her bağımlının yapması gereken şeyi yapmışsın..
önce problemi kabullenip, itiraf etmişsin :)
eferim sana..
şimdi de şu pc/net bağımlılığını çözmenin yollarına bakalım:
- dizüstünün şarj aletini yanına alma.. bir süre sonra şarjı bitecek ne de olsa..
- benimki gibi sürekli ilgi isteyen bir adamla evlen.. enerjini emsin..
- çocuk doğur.. hayatın tümüyle kaysın.. (ben daha o aşamaya gelmedim)
- kendinden yaşça küçük bir sevgili yap.. nedenini buraya yazamayacağım ;)
- eve getirdiğin bilgisayarını açar açmaz scan disk / defrag v.s. yaptır ki aynı anda kullanama.. hem de bu sayede bilgisayarın performansı da süper artar :)
- kullanmayacağım uleyn de.. ki bence bu en sağlıklısı ;)

kolay gelsin..
gelişmelerden haberdar et e mi?

Portia dedi ki...

Oya:

Amanın hoşgelmişsiniz efenim. Ne yalan diyeyim, asıl yorumu alınca ben bir keyiflendim. Eee kolay diil anacım, müdavimi olduğun bir blog kahramanından hiç beklenmedik bir anda yorum alınca... :)

Alternatif çözümleri tek tek mi almak lazım yoksa karıştırabilir miyim? Mesela önce kendimden yaşça küçük ve sürekli ilgi isteyen enerji emici bi sevgili yapıp sonra onunla evlenip çocuk yapsam. Evet evet, beni ancak bu paklar...

Gelişmelere gelince, ilk üç gün teknedeyken şakır şakır yağmur yağdı. Yelkenle açıldığımızda uzun bir süre yeşil bir suratla ufka bakmam gerekti :) O arada zaten laptop felan görecek halim yoktu. Onun haricinde de bir kere bile açmak istemedim. Ki, aramızda kendi laptopını açıp çalışan biri vardı. Süperdim yani...

İkinci kısım için aynı şeyi söyleyemicem maalesef. Otele adım atar atmaz vayırlııııs diye sağa sola saldırdım, zar zor zapt edildim. İlk gece laptop yastığın yanında yattım. İkinci geceden sonra komodinde durmasına dayanabildim.

Sonuç: ya teknede yaşamaya başlayacağım ya da yukarıdaki kombine çözüm üzerine çalışacağım :)

hbasak dedi ki...

Ben de internetle 94-95'te tanıştım. Bir tek okuldan erişirdim, ödev vs. için. Hiç unutmam, üniversiteye başladığımızda bize bilgi verilmişti: "İnternet denen bir hadise var, gidin bilgisayar laboratuvarına tanışın. Ayıptır söylemesi Superonline firması bağış yaptı okula, her öğrencinin ayda 30 saat'lik bağlantısı var. Günde 1 saat internet zaten size haydi haydi yeter !!!". Neyse efendim, ben de laboratuvara gider, 30 saatlik kullan kullan bitmez hakkımı kullanmaya çalışırdım. Acayip yavaş bağlantı, sayfalar bir türlü açılmaz, walkmenle falan gidilir bilgisayar laboratuvarına ki sayfaların yüklenmesini beklerken sıkılmayasın...Sahi ben bu sayfaya nasıl geldim inan bilmiyorum portia..Taa Nisan'da yazılmış bir yazı? Neyi arıyordum da senin bir eski yazına geldim bilemiyorum..

Portia dedi ki...

hbaşak:

İyi ki gelmişsin :) yorumunda özellikle bir kelime ile beni başka diyarlara götürdün. evet yaa, walkmen diye bir teknoloji ile yaşadık biz di mi. hem de havalı bişeydi. kaset sarardı, kalemle çevire çevire onu toparlamaya çalışırdık bi de...