Pazar, Şubat 07, 2010

Solitary

Önce sözlük anlamı ile başlayalım, seslisözlük'teki karşılıkları özetleyecek olursak: yalnız, yalnız yaşayan, ıssız, tek, münferit, tek başına vs gibi anlamları mevcut bu kelimenin. Asıl konu ise FX'te yeni başlayan bir yarışma olan "Solitary". İlk bölümünü izledikten sonra yarışma ve yarışmacı yerine deney ve denek kelimeleri bana daha uygun geliyor.

Dokuz yarışmacı dokuz ayrı küçük odaya konmuş. Sanırım odalar sekizgen ve oldukça sade. Arkalarına kameraların yerleştirildiği büyük aynalar haricinde ilk bakışta göze çarpanlar biri kırmızı biri yeşil iki büyükçe düğme, küçük bir kapı ve aynaların birinin üzerindeki bir ekran. Kendisini Val diye tanıtan bir dijital ses yarışmacıların doğrudan iletişim kurdukları tek kişi ve bu ekran aracılığı ile görsel bilgiler de iletiyor. Yarışmacılar birbirlerini hiç görmüyor ve duymuyor. Her odada duvara kocaman oda numarası yazılmış ve kişilere hitap edilirken bu numaralar kullanılıyor, artık başka isimleri yok. Yanlarında üç eşya getirmelerine izin verilmiş ama onlar da henüz kendilerine verilmemiş. İlerleyen aşamalarda belli koşullarda verilip verilmemesi yine Val'in kontrolünde.

Amaç bu odada en uzun süre dayanmak. İşi zorlaştıran diğer bir faktör yarışmacıların aşmaları gereken çeşitli fiziksel ve ruhsal zorluklarla mücadele etmek zorunda olmaları. Kendilerini neyin beklediğini ve diğer yarışmacıların ne aşamada olduklarını bilmiyorlar.

İzlediğim tek bölümden anladığım, her bölümde iki aşama olacağı yönünde. Birinci aşama daha ruhsal ve karakter testi tadında. İlk bölümde bütün yarışmacılara diğer yarışmacıların meslekleri ve yanında getirdikleri üç eşyanın ne olduğu açıklanıyor. Sonrasında hepsine, diğer yarışmacıların ellerindeki eşyaların o kişiden alınmasını isteme hakkı veriliyor. Dört yarışmacı diğerlerinden hiç birşeyin alınmasını istemediklerini söylüyor. Başka dört yarışmacı eşya bazında seçme yaparken bir yarışmacı diğer yarışmacılardaki herşeyin alınmasını istiyor. Aslında kimsenin eşyasını alınmıyor ama amaç yaklaşımlarını görmek. Herkesten herşeyin alınmasını isteyen tek kişinin kendi üç eşyasından birinin İncil olması çok ilginç.

İkinci aşama daha fiziksel bir işkence. Öncelikle bu aşamada Solitary odasına girdikleri andan itibaren 48 saat geçmiş olduğunu ve bu süre içinde deneklere (evet, artık denek diyeceğim) sadece 2 saat uyumaları için izin verilmiş olduğunu söyleyeyim. Bu süre zarfında sıcaklık gittikçe düşürülüyor. Duvarda öne çekilerek bir raf açılıyor ve üzerinde şifre girmek için kullanılacak bir tuştakımı görüyorlar. Val kendilerine 2 basamaklı bir şifre söylüyor. Daha sonra başka bir duvardan otomatik olarak sürgülü bir yatak çıkıyor. Val deneklere uyuyabileceklerini, ancak ışıklı ve sesli alarm başladığında kalkmaları ve tuştakımına kendilerine verilen şifreyi girerek alarmı kapatmaları gerektiğini söylüyor. Belli bir süre içerisinde şifre girilmezse alarmlar bir daha kapanmıyor. Herkes biraz da olsa dinlenebileceğini umarak yatağa giriyor ve kısa bir süre sonra alarmlar başlıyor. Bir kişi hariç herkes kalkıp şifreyi giriyor. O tek kişi şifreyi girmemeyi ve devamlı çalan alarmlarla devam etmeyi denemeyi tercih ediyor. Daha sonra belirli aralıklarla bu süreç karmaşıklaşan şifre ile devam ediyor. Arada yatak geri duvara giriyor ve denekler yerde uyumaya çalışıyorlar. Dayanamayan kişi elenme ihtimalini göze alarak kırmızı büyük düğmeye basarak bu işkenceye son verebiliyor. Sadece kırmızı düğmeye ilk basan yarışmacı eleniyor, diğerleri kırmızı düğmeye basmış olsalar bile yarışmaya devam edebiliyorlar. Bu arada herhangi bir yarışmacı kırmızı düğmeye basmış olsa bile işkence bir süre daha devam ediyor. Üç dört saat kadar sonra iki yarışmacı dayanamıyor ve ilk basan küçük kapıdan odayı terk ediyor.

Dediğim gibi yarışmanın daha ilk bölümü yayınlandı. Yarışma izlediğim diğer yabancı kaynaklı birçok yarışmadan farklı. Sonuçta para ödülü olmasına rağmen yarışmacıların çoğu kendi sınırlarını görmek ve kendilerine birşeyleri ispatlamak için bu yarışmaya girdiklerini söylüyor. Hayatın kendisinde bizi zorlayan ve aşmamız gereken o kadar zorluk varken onlar yerine bu tip yollarla sınırları anlamaya çalışmak bana biraz kaçış gibi geliyor. Ha, dobra dobra para kazanmak için girdim de ciğerimi ye. Merak ettim, yapabilir miyim deniyeyim ya da eğleneyim istedim, o da tamam.

Aslında bu tip bir yarışma düşük maaliyetli olması sebebiyle televizyonculuk açısından altın yumurtlayan bir tavuk ama sınırların nerede çizileceği konusu muallak. Ed TV filmini izlediyseniz genelde katılımcılar farkında olmadan çok geniş kapsamlı ve yapımcının kendini inanılmaz maddelerle koruduğu sözleşmelere imza atıyorlar. Sonrasında envai çeşit yaptırımla karşılaşıyorlar.

Konuyu nereye bağlayacağımı soracak olursanız, yok öyle bağlanacak bir nokta. Sadece son zamanlarda bu kadar çok yarışmanın ortaya çıkması ve katılımcılar tarafından bu kadar talep görmesi ilgimi çekiyor. Sanırım maddi sıkıntılardan dolayı insanlar bunu alternatif para kapısı olarak görüyor. Bakalım bu çılgınlıkların sonu nereye varacak.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

haha..
portia bu yarışma benşm gece yaşamım..
diyeyim daha başka bişey demeyeyim =)

atalet